























Study with the several resources on Docsity
Earn points by helping other students or get them with a premium plan
Prepare for your exams
Study with the several resources on Docsity
Earn points to download
Earn points by helping other students or get them with a premium plan
Community
Ask the community for help and clear up your study doubts
Discover the best universities in your country according to Docsity users
Free resources
Download our free guides on studying techniques, anxiety management strategies, and thesis advice from Docsity tutors
ANLATMAYA KELİMELER YETMEZ TAM BİR OÇ
Typology: Lecture notes
1 / 31
This page cannot be seen from the preview
Don't miss anything!
Avrupa’da patlak veren çatışma, hem Avrupa hem dünya için felaketler çağının başlangıcı oldu. Bu, dünya çapında bir savaştı: Çarpışmalardan payını almayan ya da asker, malzeme ve teçhizat göndermek suretiyle savaşın etkisini hissetmeyen tek bir toprak parçası kalmadı. Çatışma, ayrıca, giderek topyekûn bir savaşa dönüştü: Devletlerin elindeki tüm kaynaklar bu "Büyük Savaş" ya da “Harb-ı Umumî” için seferber edildi. Savaşın sürdüğü o dört yıl boyunca üniforma giymiş olan 70 milyon askerden en az 9 milyonu öldü. Bunlara savaş nedeniyle hayatları paramparça olan yetim, dul ve yaralıları da eklemeyi unutmamak gerek.
Avrupa’da bloklaşmanın temelleri 1914 öncesinde atılmaya başlamıştı. Bir tarafta 1868 Anlaşmasıyla birbirine sıkı sıkıya bağlanmış olan Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının oluşturduğu Pan Germen Bloku, gevşek bağlarla da olsa İtalya’yı da yanına alarak “Üçlü İttifak”ı; diğer tarafta ise Avusturya ile rakip durumda bulunan ve Osmanlı ülkesinin “Doğu Anadolu” ve “Balkan Yarımadası”ndaki topraklarını kendi doğal yayılma alanı olarak gören Rusya, Almanya’dan intikam almak için fırsat kollayan Fransa ve kendi imparatorluk politikalarını tehdit altında gören İngiltere’nin oluşturdukları “Üçlü İtilâf”ı oluşturdular.
Nitekim hükümet, sırf devlet memurlarının maaşlarını ödeyebilmek için Osmanlı Bankası’ndan 100.000 lira gibi önemsiz bir borç istemek zorunda kalmıştı. İlkbaharda Fransa’dan alınan bir miktar borç durumu biraz rahatlattı. Ancak ağustos başında seferberlik ilân edilince dengeler yeniden altüst oldu. Ekimde Almanya, bir miktar borç vererek, Osmanlılar’ın savaşa girmesi durumunda çok daha fazlasının verileceğini bildirdi.
Böylece gündeme iki politika geldi: Ordunun gençleştirilip modernleştirilmesi ve Üçlü İttifak ile Üçlü İtilâf’tan biriyle ittifaka girilmesi. Ancak, Osmanlılar’ın Balkan Savaşları’ndaki olağanüstü başarısızlığı, Büyük Güçlerin Osmanlı Devleti ile yapılacak bir ittifakı kendileri için bir yük olarak görmelerine neden olmuştu. Bu yüzden İngiltere, Fransa ve Rusya, İttihatçıların ittifak önerilerini nazikçe geri çevirdiler. Almanya ise aynı öneriyi ancak savaş başladıktan sonra kabul etti ve 2 Ağustos 1914’te gizli Osmanlı-Alman ittifak antlaşması imzalandı. O sıralarda Berlin’in Osmanlılar’a bakışında bir değişiklik olmuş, askerî açıdan önemli bir müttefik olarak görülmeyen İstanbul’un, hilâfet nedeniyle, Rusya, Hindistan ve Afrika Müslümanlarını isyana teşvik ederek Üçlü İtilâf’ı zor duruma düşürebileceği kanısı uyanmştı
Osmanlı Devleti Alman amirali komutasındaki iki savaş gemisinin Boğazlara girme iznini verdi. Alman donanmasına ait bu iki geminin, müttefik donanmasının önünden kaçarak Boğazlardan girip Osmanlı’ya sığınması karşısında, bu gemilerin kendilerine teslim edilmesini talep eden İtilaf devletlerine, bunların satın alındığının açıklanması, Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığına önem veren devletleri bir süre sakinleştirdi. Savaş başladığında (28 Temmuz 1914) Osmanlı hükümeti tarafsızlığını ilân etti ve bu fırsattan faydalanarak kapitülasyonları da kaldırdığını duyurdu. Gerçi bu karar savaşan taraflarca ciddiye alınmadıysa da İttihat ve Terakki hükümeti bunu fiilen uygulamıştır.
1918 yılı başında savaş bütünüyle İttifak Devletleri aleyhine dönmüş bulunuyordu. Bu yılın Mart ayında Almanya Batı cephesinde yeni bir saldırı girişiminde bulundu ise de, ABD’nin savaşa girişi bu cephede ağırlığını göstermeye başlamıştı. Özellikle Amerikan yapımı tankların yardımıyla bu saldırı durdurulduğu gibi, İtilaf devletleri artık Alman ordularını Doğuya doğru çekilmeye zorlamaya başlamışlardı. Ayrıca Bolşevik Hükümeti iktidara geçtikten sonra Rus halkına ve Batı ülkeleri işçilerine yapılan savaşın bir emperyalizm savaşı olduğunu anlatmak ve onları savaşa karşı yöneltmek için Çarlık rejiminin yapmış olduğu bütün gizli antlaşmaları Sarı Kitap adıyla açıkladı.
Savaş öncesinde hiçbir tarafın ciddi ve güçlü bir müttefik olarak görmediği Osmanlı Devleti savaşın uzamasında neden olan Çanakkale’de önemli başarılar elde etmiş, Bolşevik Devrimi ve Brest- Litowsk antlaşması sonrasında da Kafkaslardaki kargaşadan faydalanarak Bakü’ye kadar ilerlemişti. Ne var ki diğer cephelerde başarısızlıklar da üst üste gelmekteydi. Bulgaristan’ın teslim olmasıyla Almanya ile Osmanlı Devleti’nin bağlantısı da kesilmişti. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin mütarekeyi kabul etmesinde Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi büyük rol oynadı.
Kesin durum ise barış anlaşmasının imzalanması ve bu anlaşmanın hükümetler tarafından tasdiki ile belli olur ve yürürlüğe girer. Halbuki, Mondros mütarekesinin imzalanmasından hemen sonra, İtilâf Devletleri, barış antlaşmasını beklemeye lüzûm görmemişler ve derhal Osmanlı topraklarını işgale başlamışlardır. Özellikle Türkiye’nin güney bölgelerinde bu durum daha açık biçimde görülmüştür.
Paris Barış Konferansı sonunda imzalanmış olan barış antlaşmaları üç büyük devletin eseridir. ABD Başkanı, Fransız Başbakanı, İngiltere Başbakanı. Wilson’ın en çok üzerinde durduğu ilke, ulusal self- determination (ulusların kendi kaderlerini kendilerinin saptaması ilkesi) ve bundan sonra savaşın çıkmasını engelleyeceği düşüncesinde olduğu uluslarası bir örgütün, yani Milletler Cemiyeti’nin kurulmasıydı. Fransa ise konferansta Fransa’nın milliyetçi çıkarlarını savundu. İngiltere ise kendi çıkarları doğrultusunda iki ülke arasında dengeyi sağladı. Konferansın karşılaştığı en önemli sorun temelinden bozulmuş olan Avrupa güç dengesiydi.
44o maddelik antlaşma ile Almanya, Alsacce-Loren ve Saar bölgelerini Fransa’ya bıraktı. Almanlar bütün denizaşırı topraklarından vazgeçti. Bu sömürgelerde Milletler Cemiyeti denetimi altında manda sistemi kuruldu ve İngiltere, Fransa, Belçika ve Japonya mandater devletler oldu. Almanya en çok 100.000 kişilik bir orduya sahip olacaktı ve zorunlu askerlik sistemi kaldırıldı. Bunun yanında onarım borcu adı altında savaş tazminatı da yüklendi. Daha sonra bir komisyon tarafından saptanan borcun miktarı 56 milyar dolar gibi, Almanya’nın ödeme yeteneğinin çok üstünde bir rakamdı.